Blog

Teoman Duralı için Hadi Beraber Ağlayalım 01

Şaban Teoman Duralı felsefeci

Teoman Duralı vefat etti.

Teoman Duralı beyefendi bu gün hayata veda ederek ebedi istirahatgahına gitti. Ülkemizin mümtaz şahsiyetlerinden Şaban Teoman Duralı ülkemize verdiği önemli hizmetlerinin yanında binlerce talebe yetiştiren değerli bilim adamıydı. Bilim ve fikir adamı olmasının yanında karakter olarak sevilen ve değer verilen bir kimseydi. Vefatını öğrenen sevenleri derin hüzne gark oldu. Akademik çevre, devlet erkanı, talebeleri ve sevenleri hayırla yâd edip, hüzünlü bir törenle değerli insanı ebedi yolculuğuna uğurladı.


Baba tarafından ceddi Osmanlı Devletinde âlim sınıfına dahil değerli kimselere dayanır. Babası kültür değişiminin yaşandığı Osmanlı Devleti ve Cumhuriyet yönetimine denk geldiğinden ikilemlerle geçti. Babası meslek olarak mühendis idi. Eğitimini tamamladıktan sonra yurt dışına devlet tarafından burslu olarak gönderildi. Eğitimini tamamlayarak Türkiye’ye yüksek mühendis olarak döndü. Babası bu eğitim döneminde Alman vatandaşı bir hanımla evlenerek aile kurdu ve ilk oğlu orada dünyaya geldi.

Ailesi ve Kendi Özel Hayatı Oldukça Girifttir

Ağabeyi de MİT görevlisi olarak ülkemizde çalıştı. Ordu kademesinde mühendis olarak uzun bir süre çalışan babası mesleğini bıraktı. Sonrasında ise bir süre milletvekilliği de yaptı. Şahıslardan ziyade olaylara kızan babasının arkadaşlarıyla yaptığı siyası konuşmalar; siyasetten nefret etmesine neden oldu. Annesinin Alman vatandaşı olması nedeniyle Şaban Teoman Duralı beyefendi iki kültürlü aile ortamında yetişti. Ne enteresandır ki Almanya, dünya savaşında Fransa’yı işgal edip bir kaç yıl yönetir. Bu yüzden Fransız halkı Alman halkını sevmez. Buna rağmen Şaban Teoman Duralı üniversite yıllarında Fransız bir hanımla evlenerek aile yapısını daha da farklı hale getirir.

Şaban Teoman Duralı'nın cenazesi ülkemiz sevenlerini üzdü.
Şaban Teoman Duralı Hayırla Yad Ediyoruz

Kıymetli akademisyen hocamızın okul hayatı da gelgitlerle geçer. Okul derslerinde başarısız olduğundan, babası meslek okuluna geçmesini ister. Oysa insan sarrafı sınıf öğretmeni buna mani olur. Duvar ustası olacakken öğretmeninin engellemesi ve yönlendirmesiyle ülkemizin mümtaz ve değerli bir fikir adamı olur. Üniversitede biyoloji bölümünü aynı zamanda felsefe bölümünü de okuyarak yolunu bu şekilde çizer.

Oysa babası bu kariyer planını benimsemez, felsefenin kültürümüzde geçerli olmadığını söyler. Birçok üniversitede yerine göre sürgün niteliğinde, yerine göre tayin şeklinde eğitmenlik yapar. Kendi ifadesiyle, ülkemizde akademisyen olmak ve akademisyen kalmak için bir kimsenin akademisyenliği sevmesi gerektiğini belirtir. Zira o kimse yaşayacağı gerek siyasi, gerekse idari zorlukları ancak bu mesleği severek aşabileceğini de ilave eder. Maalesef çok nadir yetişen böyle mümtaz şahsiyetleri ancak sevenleri kıymet verip anlayabiliyor.

Farklı Kültürler Gördü, Kendi Kültüründen Kopmadı

Kendinin de sık sık belirttiği gibi ilahiyat konusunda çok eksikleri vardı. Çünkü o konularla ilgili eğitim alma şansı olmadı. Aile yapısı farklı olduğu halde kimliğini kaybetmedi bilakis öz kültürünün temsilcisi oldu. Bu şartlarda bir kimsenin dimdik ayakta kalabilmesi her yiğidin harcı da değildir. Ayrıca belirtelim ki böyle şahsiyetler ancak özel meziyeti bulanan özel kimselerdir. Ancak vefatından sonra kıymeti bilinerek değer verilir.

Okuyarak veya eğitim alarak insan ancak bir yere kadar gelir, belli derecede yetkin olur. Doğuştan kabiliyeti bulunan özellikli böyle şahıslar nadirdir. Bu sebeple kabiliyetli kimselerin kıymetini sağken bilip istifade edebilmemiz önemlidir. Son dönemde hocamızın TV programları ile halkımız da bir nebze de olsa istifade edebildi. Elbette bu istifade yeterli düzeyde olmadı. Böyle yetkin kimselerin vefat etmeden önceden fark edilip özen gösterilmesi elzemdir. Zira böyle kıymetli kimsenin maişet kazancı için zamanını harcaması, ülkesi için büyük kayıptır. Bu durum o ülkenin hem ilim hem de kültür kaybıdır. Oysaki mümtaz şahısların değerini sağken bilip istifade etmek çok önemlidir.

Şaban Teoman Duralı okulda akademisyen arkadaşlarıyla birlikte kara tahtanın önünde
Akademisyen Şaban Teoman Duralı

Seyahatleri dahi başlı başına külliyat olacak kadar kıymetteydi. Ne yazık ki şimdi birçok bilgi ve tecrübe onunla gitti. Bizlere ise kırık dökük kelimelerle anlattıkları ve yazdığı birkaç eseri kaldı. Bir eserini okuyarak da istifade edebiliriz ancak aynı olayı haliyle anlatması bir başkadır. Elbette tanıyanlar sevdi, öyle sevdi ki ona karşı saygılı davranıp; otorite olarak gördü.

Nadir duyabileceğimiz bir çok fikri vardı. Söylenmesi gerekenleri eleştiri yapmadan izah eder tasvirle olayı resmeder. Çünkü, bizim için önemli tarafı, olayın resmini çizmesiydi. Her kim yorumlayacaksa içindeki cevhere göre olayı yorumlayacaktı.

Mütevazı Şahsiyet Kültürüne Sahip Çıkmıştır

En büyük meziyetlerinden biri ise mütevazı olmasıdır. İlmine ve otoritesine rağmen gurur ve kibre kapılmayıp mütevazı çizgisini korudu. Mümtaz şahıs sert duruşuna rağmen sevecen ve cana yakın bir insandı. Eserlerinde yaşasa da onu özleyeceğiz. Farklı kültürleri görüp o kültürlerin içinde yaşamış bir kimseydi. Birçok kişi onun yaşadığı hayatı yaşasaydı kendini kaybedip dipsiz kuyuda kaybolabilirdi. Ancak Ş. Teoman Duralı girdiği her kültürde, yaşadığı her ortamda mazisine ve ülkesine bağlılığı daha da artar.

Yurt dışından kendine birçok defa maddi imkan ve kariyer planı sunulmasına rağmen elinin tersiyle iterek ülkesinde kalmış nadir şahsiyettir. Bizim kültürümüze yabancı bulunan felsefeyi, felsefe-bilim şeklinde yorumlar. Bu şekilde felsefenin ancak bilimle değer kazanacağına işaret eder. Felsefenin alanının ilahiyat olmadığını, kendi alanında kalmasının gerekliliğini uzun uzun anlatır. Elbette esinlendiği İmam Gazali hazretleri ve onun yolundan giden İslâm filozof ve fikir adamlarıdır.

Kültürümüzün Alimlerini Seviyordu, Saygılıydı

Teoman Duralı hocamız büyük İslâm müçtehidi İmam-ı Gazzâlî hazretlerinin felsefe çizgisini ve sınırını görmüştür. Batı, daha doğrusu Yunan felsefesinde yetkin olmasına, o inançsızlık denizini çok iyi bilmesine rağmen, İslâm aliminin doğru çizgisini benimsemiş, o çizgiyi kendine mihenk taşı yapmıştır. Oysaki Farabi, İbn-i Sina ve İbn-i Rüşt gibi birçok İslâm âliminin felsefe yüzünden itikatta ayağı kaymıştır. İlminde ikiyüzlü olmadı, takiyye de yapmadı. Neysem oyum demiştir görüldüğüm gibi biriyim çizgisini bozmamıştır. Mazimizin mümtaz şahsiyetlerinden Yavuz Sultan Selim Han, Fatih Sultan Mehmet Han, İmam-ı Gazzâlî Hazretleri ve Ahmet Cevdet Paşayı her zaman takdir etmiştir. Özellikle II. Abdülhamit Han hazretlerine karşı sevgi ve saygısını haykırmıştır.

Deha şahsiyetin onca hengâme içinde ülkeyi 33 sene idare etmesine hayrandır. O mübarek şahsiyetleri anarken büyüklüklerini anlayamadığını ve insanlığın anlayamayacağını sürekli belirtir. Mazisine düşman değildir, mazisini sever.
Felsefe soyut ilimdir, batı onunla yükseldi diyenlere inat o Batının sömürerek bu seviyeye geldiğini çekinmeden söyledi. Teoman Duralı beyefendi Batıya gezmeye, tatile gidecekleri anlayamadığını, bırakın görmeyi, ismini dahi duymayı sevmediğini de belirtir. Çok enteresan tespitleri vardır. Kıymetli hocamızın birkaç fikri tespitini bilmemiz dahi o güzel insanı sevmenin neden gerektiğini anlamamıza yeter.

Batı Köleliği Niçin Kaldırdı ve Dünyaya Yaydı

Teoman Duralı hocamız Batının köleliği niçin kaldırdığını izah ederken, tebessüm eder, insanın yüzüne kırbaç gibi inen açıklamasını başka bir kimseden duyma şansınız olmaz. Batı sanayi devrimine geçtiğinde insan gücüne ihtiyacı azalır ve kalmamaya başlar. İnsan makine gibi değildir, yer, içer ve çoğalır. İhtiyaç duymadığı köleleri beslemek yerine “Yaşasın Özgürlük, Yaşasın Hürriyet” sloganıyla köleliği kaldırırlar. Pekiyi kölelik kalkınca ne olur. Onca köleye ev kurup, iş mi verirler. Elbette hayır. O zaman ne yaparlar. Hür yaptıkları kara insanların büyük bir kısmını toplayıp, gemilerle ıssız ülkelere atıp gelirler. Teoman Duralı hocamız konuya devam eder. Elbette bununla da yetinmezler. Daha ne yaparlar, köleliği dünya üzerinden de kaldırırlar. Neden bunu yaparlar. Kendileri sanayi devrimini tamamlayarak sanayide makineleşmiştir. Oysa dünyanın büyük kısmı hâlâ el emeğiyle ekip, biçer, çalışır. Kölelik kalktığı zaman özgürleşen insanlar parayla çalışacak, maliyetler artarak o ülkelerin kendilerine rakip olmaları için epey daha zaman kazanacaklar.

Teoman Duralı beyefendi şu şekilde konuyu detaylandırır. Hıristiyan din adamlarının büyük çoğunluğu hem din adamıdır hem de bilim insanıdır. Bu kimseler Kilisede din adamı gibi davranıp, bilim tezgâhında bilim adamı gibi yaşarlar. Bu nasıl olur derseniz Kiliseden çıkıp, laboratuvara girdiğinde papaz cübbesini çıkarır, beyaz önlüğünü giyer. Bu kimse din mevhumunu bırakarak bilime girdiği için ölçü ve sınırlama yoktur. Şöyle ki köle olarak kullanmak için yakaladıkları insanların köleleştirilmesi dinlerine göre yasaktır. Ancak Laboratuvarda bulunan din adamı cübbesiyle beraber din mevhumunu da çıkardığı için, bunlar insan değildir, yarı hayvandır. Bu yüzden siyah insanları köle yapabilirsiniz, eziyet edebilirsiniz. Teoman Duralı bey sözde din adamlarının menfaatleri doğrultusunda hüküm verdiğini belirtir.

Oysa İslâm dininde ve ondan neşet eden İslâm kültüründe ne cübbe çıkarama olayı vardır, ne de menfaate göre hüküm verme vardır. İmam-ı Gazzâlî Hazretleri ve yolundan gidenler felsefe de dahi sınırı çizer ve çizgiden daha öteye gidilemeyeceğini belirtir. Batı felsefesinde sınır yoktur, daha doğrusu dinden gelen yasaklamalarla bağlantıları kesilmiştir. Batı felsefe ve kültüründe Din insan hayıtında yaşamak için değil sadece okumak için vardır. Oysa Din insanın var oluş sebebidir.

Felsefe Bilim Eşliğinde Anlam Kazanır

Ş. Teoman Duralı beyefendi felsefenin ancak bilimle birleştiğinde faydalı olduğunu belirtir. İmam-ı Gazzâali Hazretlerinin çizdiği çizgiye riayet eder, her fırsatta İslâm büyüklerini överek bahseder. Gel gör ki geçmişte ve günümüzde eli kalem tutup kendini âlim zanneden bir çok kimse böyle mümtaz şahsiyetlere sataşma cüretini gösterir.
Günümüz medeniyetine “Yeni Çağ Din dışı İngiliz-Yahudi (Batı) Medeniyeti” ismini ilk defa Teoman Duralı verdi ve bu betimlemeye itiraz eden olmadı. Çünkü tarih boyunca her medeniyetin başlangıcında ve referans aldığı nokta dini söylemlerdir.

Oysaki günümüz medeniyeti dini bir köşeye iterek, sermayeciliği baş tacı yapmıştır. Yemek, içmek ve eğlenmek ana ölçüt olup güçlünün ayakta kaldığı, güçsüzün ezildiği bir toplum yapısını(kültürünü) oluşturmuştur. Birçok söyleşide tek başına da kalsa bu gerçeği her zaman söylemiştir.
Kavramlara çok değer veren bir kimseydi. Bir toplumun çökertilmesi için kavramlarıyla oynanmasının yeteceğini söylerdi. Bir kavim dilini ve kültürünü katletmenin, o toplumu katletmekten daha kötü olduğunu söyler. Zira köle yapılan bir toplum bir gün özgürleşir. Ancak dili ve kültürü talan edilen toplum hiç bir zaman ayakta kalamaz.

Örnek olarak Yahudi toplumunu örnek verir. Tarih boyunca çok az devlet kurabilmiştir. Çeşitli devletlerin güdümünde bir yerden başka yere sürülmüştür. Ancak diline ve dinine sahip çıkarak her zaman silinmeden canlı kalmıştır. Yahudi (İsrail) toplumu fırsatını bulduğunda da devlet kurdu. Oysa dilini ve dinini kaybeden birçok toplum tarih sahnesinden geri gelmemek üzere silinip gitmiştir.

Teoman Duralı hocamız dil konusunda parmakla gösterebileceğimiz birkaç kişiden biriydi. Bir çok dili çok iyi konuşup yazmasına rağmen eden detaya girmezdi. Ancak kültürümüzün dili Türkçe konusunda suskunluğunu bozardı. Haklı olarak Türk diline hakimiyeti konusunda çok da mütevazı değildir. Türk dili konusunda Türkiye de birkaç kişiden biri olduğunu, göğsünü gere gere söylerdi. Zira bir kimsenin bir rütbeden terakki ederek yükseldiğinde yeni rütbenin riyaset olduğunun bilincindeydi. Çünkü âlimler rütbeleri arttıkça mutluluk derecelerinin de artacağını bilir.
Bu mümtaz şahsiyeti hayırla yâd ediyoruz…

Özet

Şaban Teoman Duralı, esteemed scholar and a figure of national pride, who raised thousands of students, has passed away. Born into a family with a rich academic and multicultural background and facing political and administrative challenges, he remained committed to his homeland and values. Acclaimed for his modest personality and defiance towards Western influence, Duralı leaves behind a legacy of insightful teachings and a significant cultural impact. His respect for Imam Al-Ghazali and his critique of Western civilization are notable aspects of his intellectual contributions.