Büyükşehir Belediyesi Başarılımı
Büyükşehir belediyesi seçimlerini kazanan yeni yönetim görevine başladı. Kısa zamanda yapılanmasını tamamlayan yönetim, icraatlarını vaatleri doğrultusunda yerine getiriyor. Elbette büyük işler başarmak önemlidir. Zira önceki yönetimin eksiğini gören vatandaş, tercihini yeni yönetimden yana kullandı.
Seçimi kazanmak zor da olsa, kazananın seçmenin beklentisini yerine getirmesi daha da zordur. Zira On Altı Milyon insanın hepsi biriciktir ve hepsinin farklı beklentisi vardır. Üstüne üstlük bir de düzensiz göçmenlerin İstanbul’a akın etmesi işleri epey zorluyor. Ne var ki alınan tedbirler yeterli gelmese de şimdilik sorunsuz ilerliyor. Belediye yönetimi “Kriz yönetim becerisi” sayesinde keşmekeş olmuş İstanbul’u bakalım yönetmeye devam edebilecek mi?
Küçük Görülen İhmaller, Aslında Önemlidir
Büyükşehir belediyesine talip olup, büyük işler başarmaya çalışanlar, küçük işleri ihmal ettiğinde ister istemez karizması çiziliyor. Elbette büyük işleri başarmak güzeldir, buna tû kaka diyecek halimiz yok. Ancak yönetim için basit gibi görülen işler bazen oldukça can sıkıntısı olabiliyor.
İstemesek de dijital çağdayız. Teknolojinin getirdiği teknik yenilikler işveren konumundaki kimselere büyük kolaylıklar sağlıyor. En basitinden cep telefonuna gönderilen basit bir mesaj kişiyi tebessüm ettirebileceği gibi duygusal moda da itebiliyor.
Yönetimde olmayan, zengin veya siyasi kimliği bulunmayan sade vatandaşa tenezzül edip yönetimin basit bir bilgilendirme mesajı göndermesi olumlu tepki alır. Zira reklam amaçlı veya yapılan icraat reklamları için gönderilen mesajlar oldukça fazladır. Büyükşehir belediyesini kazanan yönetimin elbette tadını kaçırmadan bunu ölçülü yapılması verim sağlar.
Eski Yönetim Seçimi Neden Kaybetti
Siyaset uzmanı veya politika kompetanı elbette değiliz. Ancak büyükşehir belediyesi sınırlarında yaşayan birey olarak vâkıf olduğumuz bazı gerçekleri de göz ardı edemeyiz. Önceki yönetimde vatandaşı bıktıran, kızdıran “Yeter artık!” dedirten neydi? İnsan biricik olduğu için elbette sebepleri de farklıdır.
Ancak gözlemlediğim kadarıyla insanların en büyük zaafı saf gösterilmesi olsa gerek. Zira icraat yapan yönetim elinden gelen gayreti gösterdiği halde bazı şeyler yolunda gitmeyebilir. Meselâ pandemi döneminde gerek insanların gerekse yönetimlerin (yerel) eli kolu bağlandı çaresiz kaldı. Bu durumları insanlar bir şekilde sinesine çeker ve anlayışla karşılar.
Oysa elinde imkan ve yaptırım gücü bulunan genel yönetimin aciz kalıp anlayış beklemesi elbette lüks olur. Zira yönetime talip kimselerin bir çok senaryoyu göz önüne alarak ülkeyi yönetmesi gerekir. Çünkü yöneticinin o makamda kaldığı sürece “Çaresizim!” deme şansı yok. Ne yazık ki ülkede oluşacak olumsuzluklarda genel yönetimin arkasına saklanacağı ne bir ağaç vardır ne de bir taş. Çölün ortasındaki hedef gibi dimdik ayakta durması gereklidir.
Bahane Üretmek Çözüm Değildir
Bildiğimiz gibi ülkemiz tarım ve hayvancılıkta gelişmeye oldukça müsaittir. Ancak yıllardır uygulanan yanlış tarım ve hayvancılık politikası son raddeye geldi. Tahıl ürünlerinin ve et ithali oldukça yüksek tutarlara ulaştı. Artan kiralar ve ürün fiyatları vatandaşı canından bezdiriyor. Maalesef çözüme yönelik bir açıklama ve icraat de yapılmıyor. Eğer yapılıyorsa da vatandaşa açıklanmıyor.
Buna karşılık büyükşehir belediyesi yönetimi seçimlerden önce Billboardlarda yaptığı reklamlar vatandaşta ikilem oluşturuyordu. Bir yandan gökten inmeyen uçak figürleri, bir yandan coşkulu ve sevinçli insan figürleri. Acaba sorun bende mi? diye düşünmeden edemiyorduk.
Bin Dokuz Yüz Seksen dönemini yaşadık. İstanbul’da çöp yığınlarını gördük. Su kesintisi, yolların bakımsız ve çamurlu olduğunu gördük. Hatta yağ, tüp kuyruğunda durduk. Sokaklarda bir birine bağıran grupları gördük. Çok çile çektik, sıkıntı çektik üzüldük ama umutsuz olmadık. Rahmetli peder kırk yaşında köyünden İstanbul’a gelip fabrikada bekçi oldu. Ev yoktu, araba yoktu ama dört çocuk ve bakıma muhtaç bir babası vardı. On beş sene çalıştı emekli oldu. Geldiğinde parası yoktu, para verende olmadı. Taksitle arsa aldı, gece kondu yaptı ve her şeye rağmen ailesinin nafakasını temin edebildi.
Şimdi kendi halimize bakıyoruz da hicap duyuyoruz. Üniversite okuyup meslek sahibi olmamıza rağmen ailemizi geçindirmekten aciziz. Günlük yaşıyor gibiyiz, ufak bir aksama ile sanki târ-ü mâr olacağız. Ne güveneceğimiz babamız ne de güveneceğimiz yönetim var.
İstanbul Büyükşehir Belediyesinden Beklentimiz
Seçimleri kazanan büyükşehir belediyesi beklenenden daha iyi icraat sergiliyor. Zıt görüşlü kimseler manasız şeyleri bahane göstererek çamur atmaya çalışsa da sesleri oldukça cılız kalıyor.
Hiç bir zaman siyasi görüşüm olmadı. Ne genç iken ne de yaş kemale erince. Zira hepsi aynı kanuna tabi olup, aynı yasalarla denetleniyor. Yani şu parti veya bu parti iyidir gibi sözler bana boş geliyor. Partiden ziyade işinin ehli ve YETKİN kimsenin yönetici olması yeterlidir. Zira onu destekleyen bir sürü bürokrat ve yetişmiş ilim ve bilim adamı var. Oysa karar verme becerisi ve karar verme zamanlaması bir kimseyi iyi yönetici yapıyor.
KÜÇÜK DİYE İHMAL EDİLMEMELİ
İstanbul büyükşehir belediyesine, gördüğüm aksaklıkları sık sık belirtiyorum. Zira uyarılarımız karşısında tepki ve geri dönüş yapılıyor. Elbette bize yanlış/doğru görünen bazı şeylerin farklı durumu da olabiliyor. Onu öğrenmiş oluyoruz, yanlış veya eksik bir şeyin de tamamlandığını görmüş oluyoruz.
Bu sabah tramvayla Zeytinburnu durağına gittik. Yanımda yaşını almış biri de vardı. Yaşlının yürüme zorluğu olduğu ve yürüme mesafesinin uzun olmasına istinaden zorlanarak da olsa metrobüs durağına gidebildik. Yarım saat beklememize rağmen Söğütlüçeşme’ye gidecek metrobüs gelmedi. Gelen metrobüs ya Zincirlikuyu ya da Cevizlibağ’dı. Mesafe biraz uzak da olsa çıkışa gidip görevliye Söğütlüçeşme metrobüsünün neden gelmediğini sordum. Görevli agresif tavrıyla “Gelir, acele etmeyin!” gibi lakayt tavrıyla başından savmaya çalıştı. Buna karşılık yanında duran diğer görevli “Maraton olduğu için metrobüs Zincirlikuyu’ya kadar işliyor.” diyerek durumu izah etti.
Tamamen gereksiz şekilde diğer görevli aynı saygısız tavrıyla lafa girdi. “Kaç gündür anons yapılıyor, her gelene hesap mı vereceğiz.” gibi gereksiz ve saygısız tavır sergiledi. Muhatap alınacak mizaçta biri olmadığı için sadece acıyarak baktım. Zaten böyle haddi aşanlar yüzünden toplumun huzuru bozulmuyor mu? Masa başı personel vatandaşla muhatap olmayacağı için belki sorun olmaz ama bire bir vatandaşla muhatap olacak personelin doğru seçilmesi önemlidir. Kaba tabirle “At hırsızı.” denecek tavrı sergileyen kimselerin göz önünde olması yöneticiye puan kaybettirecektir.
Çin veya Japonya’yla ilgili belgeselde bir konu dikkatimi çekmişti. Mağazada çalışacak personel seçildikten sonra teste tabi tutuluyor. Elbette işe alınacak elemandan istenilen davranış, ne bizim kültürümüze ne insan haklarına uygundu. Ancak bire bir müşteriyle muhatap olacak kişinin biraz da işine uygun olması gerekir. İşe alınacak personel anadan üryan şehrin en kalabalık meydanında sabahtan akşama kadar bağırarak şarkı söylüyordu. Açıklaması da kibrinin kırılıp, müşterilerin agresif tavırlarında itidalli olması.
Öncelikle belirtelim ki böyle insanı zulüm sayılan bu davranışı benimsemiyoruz. Ancak insanlarla direk muhatap olacak kişinin de eğitilip, yol yordam öğretilmesi gerekiyor. Günümüzde moda haline gelmiş “Ben yaptım, oldu.” tavrı hiç de hoş değildir.
Yöneticiler İçin Yetkin ve Güler Yüzlü Personel Önemlidir
Dijital dönemde kuş uçsa, kervan geçse veya havada polen dolaşsa vatandaşa mesajla iletiliyor. Oysa Metrobüs, tramvay ve otobüs seferlerinin planlı düzenlemesinin mesajla bildirilmemesi tuhafıma gitti. Yaşadığım sıkıntıyı Beyaz Masa İBB Danışma hattına bildirdim. Kısa zamanda dönüş yaptılar.
Merhaba, https://www.iett.istanbul/Announcement/Detail/2464 ve https://www.iett.istanbul/Announcement/Detail/2462 olmak üzere iett.istanbul web sitesinden kapalı güzergahlar ilan edilmiştir. Konu ile ilgili dilerseniz şikayet kaydınızı iletebiliriz.
İnternet sitesinden vatandaşa uyarının yapılması güzel bir şey. Ancak burada “Bu yeterli mi?” sorusunu sormamıza mani değildir. Bu çeşit hadiselerde hiç kimse bir şey bilmiyor düşüncesiyle hareket etmek gerekir. Bazen kazadan dolayı tramvay seferlerinde aksama oluyor. İşini seven ve insanlara saygısı bulunan görevli turnikede durup “Kaza var, seferler Beyazıt durağına kadar.” diyor. Ama kimi görevli turnikeleri devre dışı bırakıp, kulübesinde bacak bacak üstüne atıp, telefonuyla oynayabiliyor.
Büyükşehir belediyesi bu ekonomik krizde girişlere bilgilendirme panosu koymayı gereksiz görebilir. Anlayışla da karşılayabiliriz. Kapıdaki görevlinin vazifesi değil o da uyarı yapmak zorunda değil. Onu da anlayışla karşılayabiliriz. Ancak en azından bir kağıda yazıp da turnike girişine asmak çok mu külfetli olur. Madem her durakta görevli var, bu kadarcık şeyi de yapsınlar artık.
Büyük işler başarmaya aday kişilerin, küçük işleri organize edebilmesi önemlidir. Zira sorumluluk hissi ve çözüm üretmek dipten yukarı doğru gider. Yönetime aday kişilerin doğru ve sorumluluğunu bilen kadroyla yürümesi elzemdir. Madem yönetime talip oluyoruz, ufak/büyük demeden çözüme de odaklanmalıyız.