Blog

Kredi Kartı Borcunuz Varsa Sakın Üzülmeyin

Ülkemizde kredi kartı veya kredi kullanmayan acaba kaç kişi vardır? Kredi kartı kullanımının yaygınlaşması çok çabuk oldu. Halkımızın düşünmeye zamanı olmadan, kendini borç batağının içinde buldu.

Kredi kartı kullanımı çok güzel ve çok da pratik bir işlemdi. Kartını ister pos cihazında kullan, istersen internet alış verişinde kullanarak, istediğin bir şeyi satın alabiliyorsun. Bununla beraber bir sonraki ay borcun tamamını değil, cüzi bir kısmını da ödeyebiliyorsun. Kredi kartı furyası zamanında cebinizde paranız yoksa dert edinmeyin. Bankalardan kredi kartı çıkartın veya ihtiyacınız kadar değil de dilediğiniz kadar kredinizi de alabilirsiniz. Bu şekilde ihtiyacınızı ya da canınızın istediğini alarak mutlu olabilirsiniz.

Sıcak sobanın veya kesici cisimlerin insana zarar vereceğini kelime ve mimiklerle çocuğumuza anlatır ve olası tehlikeyi göstermeye çalışırız. Kullanma kılavuzunu hazırlamadan, gerekli tedbirleri almadan, elzem uyarıları yapmadan, insanın eline kredi kartını verip bir de sırtını sıvazlarsanız olacağı buydu.

Muhtelif adette kredi kartları resmi var. Visa, Mastero, gibi
Kredi Kartları

Ülkemizde kredi kartı ve kredi çekme furyası reklam ve teşviklerle fütursuzca işlendi. Birçok konuda olduğu gibi halkımız, bu konuda da hazırlıklı değildi. Bilgi ve tecrübesi olmadan sahaya indi, çabucak da golü yiyip boynu bükük geri döndü. Çok sevdiğim bir söz vardır. “Duygularıyla gidilen yoldan, akılla geri dönülemez.” Duygularımızla, reklamların da etkisiyle toplum olarak kredi kartı macerasına bilinçsizce atıldık.

Çoğumuz hatırlar, bankadan telefon ederler “Lütfen, evraksız krediniz hazır, gelip alınız.” Elbette çoğumuz bankaların bol keseden verdiği kredileri alırdık. Özellikle bordrolu işçi, vergi mükellefi bir esnaf, hele hele bir de memursanız değmeyin keyfinize. Bankalar emrinize âmâde, sen yeter ki rica et, hatta sizin gelmenize gerek yok, biz size gelelim. Finans kurumları ellerini ovuşturarak bir şekilde sizi ikna etti. Sadece hayatında prensip sahibi olanlar, ya da gerçekten hiç nakit paraya ihtiyacı olmayanlar bu tuzağa düşmedi. Bol keseden dağıtılan kredilerin geri dönüşünün bu kadar sancılı olacağını biz bilemedik, onlar da bize anlatmadı. Elbette halkı yöneten yetkililer de tedbir almadı.

ikibin onbir yılındaki borcu gösteren risk raporu.
Kredi Kartı ve Kredi Borcu 2011 Başlamış

Zorda Kalıp Borçlandıysanız, Aman Dikkat Edin

Evlilik hayatına adım atanlar. Biraz birikimi ve becerisi bulunan ufak da olsa kendi işim olsun düşüncesiyle ticarete atılanlar. Marka takıntısı bulunup güzel giyinip imaj yapmak isteyenler ve de komşuda var bende de olsun gibi düşünenler. Elbette bunun yanında zorda kalıp kredi kartı veya kredi borçlanması yapanlarda borçlandı. Bunun yanında bu furya küçük esnafın borçlanarak iflas edip batmasına da neden oldu.

Şöyle ki; ufak miktarda sermayesi bulunan küçük esnaf sermayesini yetersiz kaldığında kredi ve kredi kartına bel bağladı. Kredi ve kredi kartını sermaye gibi gören bakkal dükkânı veya cep telefonu aksesuarı gibi işyeri açtı ve kısa sürede küçük Titanic gibi battı. Elbette bu durumu tetikleyen birden bire mantar biter gibi çoğalan AVM, elektronik satış mağazalarıdır.

Avrupalıda da AVM var, ancak mahalle arasına değil de yerleşim yerine belli bir mesafede, belli kurallar dahilinde var. Uygulanan kısıtlama ve yasaklar hem ufak esnafı koruyor, hem de yeni iş kuracaklara imkân sunuyor. Oysa yıllar önce yasa tasarısı hazırlandığı halde bir türlü kanunlaşmadı. Ne kanunlaşmadı, Alış Veriş Merkezlerinin mahalle arasına kadar girişinin engellenmesi.

Kredi kartını kullanan sen, krediyi çeken sen, ama suçlu banka veya yönetim. Bu insafsızlık, demek; yerinde bir kavram olmaz. Zira banka para ticaretiyle gelirini nasıl arttıracağını planlar, kendinin reklamını yapar ve parasını satar. Oysa vatandaş ise zaten zar zor geçiniyordur. Ömrünce ucu ucuna denk getirerek yaşamıştır. Hep kanaatkâr davranıp azla yetinmiştir. Acaba bunları zorunluluktan mı yapmıştır yoksa imkânı olmadığı için mi? Nasıl olursa olsun bu zamana kadar dimdik durmayı başarmıştır. Peki, biz bize yetecek, biz kendi aklımızla kendimizi idare edeceksek bizi yönetecekleri niye seçiyoruz.

Nasıl bir baba yaşı ne olursa olsun çocuğunu her zaman korumaya gayret eder. Yanlış yaptığında veya yapacağında gerek sert, gerek mülayim şekilde uyarır, doğruya yönlendirmeye çalışır. Düşünün yetmiş yaşındaki baba, elli yaşındaki çocuğuna nasihat edip, yaptığının yanlışlığını anlatıyor. Çocuğun hoşuna gitmese de bazen sıkıntılı olsa da yine de güzeldir. Toplum bir bütündür en tepeden en aşağıya bir birlerinin yanlış yapmalarını, hatta yanlışa yönelmelerini önlemeye çalışmalıdır.

İkibin yirmi bir yılına gelindiği halde, ikibin on bir yılında başlayan risk rapounda borçlar hala duruyor.
Kredi Kartı Borcu Devam Ediyor Yıl 2021

Bilinçsiz ve Denetimsiz AVM ‘ler Sorunu Hızlandırdı

Ne hazin ki yıllardır bizim toplumda hâlâ düzene girmemiş bir işleyiş vardır. AVM’lerin açılmaya başlaması 1989 yılındadır. Bu başlangıç oldu ve akabinde önlem alınmadığı için mantar biter gibi şehrin her yanına yayıldılar. Özellikle büyük şehirler de ve de İstanbul’da tavan yaptı. Haliyle, halk bu yeni furyaya pek ayak uyduramadı, bir de banka borçlanmalarının ayağa düşmesi esnaf olarak pusulamızı şaşırttı. Tüketim çılgınlığının artması, küçük esnafın, büyük mağazalarla rekabet gibi komediye girmesi. Hem esnafımızın batmasına hem de geçinmeye çalışan vatandaşımızın iflasına neden oldu.
Bütün bu olumsuzluklar azar azar birikerek baraj oldu. Kartopu misali, ufacık olan bir kar tanesi, bir tane daha, bir tane daha derken kartopu ve sonrası malum. Yuvarlanan kartopu, devasa bir dağ oldu, esnafımızı ve halkımızı ezdi geçti.

Yürekler Yanınca Çözüm Olmayan Tedbirler Alınıyor

Halkın canı yandıkça cılızda olsa sesi çıkmaya başladı. Yara kangren olup aile düzenlerini bozmaya başlayınca, yönetim laf olsun diye sözde bazı tedbirler aldı. Kanayan yarayı tedavi etmek yerine üst üste alınan kısıtlayıcı kararlar, insanların daha çabuk batmasını sağladı. Nasıl mı? Şöyle ki;

  • Önceden yaptığı harcamanın %10’nu ödüyorken bu birden bire %50’ye çıkarılması
  • Kredi kartı ile nakit çekime sınırlama getirilmesi
  • Kredi kartı limitine ve kredi limitinin tek çatı altında toplanmasıdır.


Bu tedbirler çözüm diye çıkarılıyor olsa da, dar gelirlinin sonunu hızlandırdı. Ne hazindir ki bir çok konuda olduğu gibi empati yoksunluğu ile çıkan uygulamalar faydadan çok zarar getiriyor. Sözde alınan bu tedbirler, hastanede narkoz verilmiş hastayla felsefi tartışmayla ondan fikir üretmesini beklemek gibi oldu.

Başı ve sonu belirlenmeden uygulanan yaptırımlar doğru oluyor mu? Elbette olmuyor. İnsanız, içimiz yansa da bu yanlışlıkları sineye çekmek zorunda kalıyoruz. Eli ayağı kopmuş hastaya “Bak artık ne tutabileceksin, ne de yürüyebileceksin, bundan sonra yürürken düşmezsin ayağın yok, kredi kartı kullanamazsın elin yok” denildi. Biriken sorunlar parçalara bölünerek çözümlenmedi. Bunun yerine sorunlu insanların önüne kalın bir set çekildi. “Başka canları da yakmayalım” çözümü! bulundu. Duvarın arkasında boynu bükük kalanlar içli gözlerle derinlere baka kaldı. Bir zamanların meşhur siyasi bir sloganı vardı “Tek çare doktor.” Yönetime gelmek için slogan oluşturanlar, çözüm için susmayı tercih etti.

Siyah beyaz ve gri tonlu karikatörü. Eve gelen adam ışığı yakınca, yamalı elbiselerle hanımı, kızı ve oğlu elleri havada süpriz! diye bağırarak karşılama yapıyorlar.
Mağdura Süpriz

Mikro Açıdan Test Etmek Faydalı Olabilirdi?

Bilirsiniz veya bilmeniz gerekir, kapitalizmin uygulanması için İngiltere’nin peyk olarak kurduğu sözde süper güç Amerika’mız var. Siyasetiyle tek geçerim dediğim İngiltere dünya siyasetinde uygulamak istediği her denemeyi önce Amerika’da test eder. Başarılı olursa sömüreceği ülkelerde uygular. Bunu sağır sultan, kör Salih de bilir. Bizde toplumu olumsuz etkileyen elzem kararları; kağıt kalemle var diye yazarak almamalıyız. Mağdur olan halkın ufak bir kesimi üzerinde denesek, uygun hale geldiğinde kurala bağlasak. Mağduriyetler azalır, belki de hiç olmaz.

Ne yazık ki uzun yıllardır ülkemizde uygulanan politika “Ben yaptım oldu.” Sade seçim zamanı süslü sözler, uygulamaya alınmayan vaatler ve maç heyecanına bürünen sloganlarla seçim yapılıyor. Sonrasında evli evine, köylü köyüne evi olmayan sıçan(fare) deliğine ile iş bitmiş oluyor. Artık yeni vaatler ve yeni sloganlar yeni seçime kadar rafa kaldırılıyor.

Borcunuz Temerrütte Düştüyse İşler Zorlaşıyor

Asıl can alıcı nokta var ki en üzücüsü de budur. Gariban bir işçisin veya memursun. Furya ya dahil olup kredi ve kredi kartlarında ölçüyü kaçırıp bataklığa saplandın. Geçmiş olsun. Tasavvur edin, çalışan bir emekçinin alacağı maaş veya memurun alacağı maaş bellidir. Haklı veya haksız, bilerek veya bilmeyerek bir hata yaptınız ve o meşhur doksan dokuz günlük döngüye girdiniz. Ne demek doksan dokuz gün, şu demek, eğer bankalara kredi veya kredi kartı yahut ta avans para borcunuzu vadesinde ödemediniz. Önce cılız bir sesle bir kaç defa banka tarafından aranırsınız. Ama bu aramalarda fazla ısrarcı olmazlar. Oh ne güzel borcum var ama fazla sıkmıyorlar diye düşünüyorsunuz. Ama doksan dokuz gün geçip de borcunuz devam ediyorsa vay halinize. Kısır döngü başlamış oluyor. Peki ne oluyor;

  • Borcunuz temerrüt faizine düşüyor
  • Banka borcunu aracı kuruma devrediyor
  • Diğer bankalar da kredi ve kredi kartı kullanmanızı kısıtlıyor
  • Bankalar temerrütte düşen borcunuzdan dolayı diğer borçlarınızın vadesini bozup peşin istiyor
  • Bordrolu çalışan iseniz işverene maaş haciz yazısı gelir ve maaşın 1/4’ü kesilmeye başlar
  • Bankalar paranız, altınınız, hisse senediniz varsa haciz yoluyla alıyor

Tamam bunlara eyvallah, eğer param varsa alsınlar haklarıdır. Borcunu inkar eden yok, parayı bankadan çekerek kullandıysan ve mevcudun varsa almaları haktır. Buna ne kimse kızar ne de gücenir.

Kredi ve kredi kartı borcundan dolayı elbiselerini çıkararak protesto eden atmış beş yaşın üzerindeki erkek adam. Üzgün ve konuşuyor.
Kredi Kartı Borcundan Dolayı Protesto

Paranız Varsa Alırlar, Yoksa Üzerler

Buraya kadar anlaştık. Bankalar paranız veya paraya çevrilebilen malınız varsa haciz yolu ile alır. Peki ya yoksa? Eğer mevcudun yoksa, daha açık ifade ile borcunuzu ödeyemiyorsanız ne olur. Aslında pek bir şey olmaz ama çelik gibi sinirlerinizin, her zaman arkanızda duracak aileniz varsa. Elbette borcunuzun üzerinden 99 gün geçtiğinde sancılı süreç başlayacaktır, kısaca açıklayalım.

  • Öncelikle borcun temerrüt faizinden dolayı katlanmaya başlar
  • Diğer bankalarda olan kredi ve kredi kartların iptal olur
  • Bordrolu isen maaş haczi gelince anlayışlı patronun yoksa corona olmuşsun gibi işten çıkartır
  • Sigortalı işe giremezsin, zira haciz kağıtları ve tazyik telefonları işvereni bıktırır
  • Ev, iş, eş, çocuk hatta ekmek aldığın bakkalın telefonundan aracı kurumlar seni armaya başlar
  • Ve akrabalarını da aramaya başlarlar, yeter ki soy ismin tutmuş olsun


Bu yaşananlar abartı değil, toplumumuzda çoğu borçlu insanın yaşadığı durum budur. Kendinizce çözüm bulacaksınız, adınıza bulunan telefon hattını iptal ettireceksiniz. Hatta biri elinizden tutup akıl verecek, evi değiştirip kayıtsız yaşamaya çalışacaksınız. Belki başaracaksınız ama önceden kredi kartınızla kontör yüklediğiniz arkadaşınızı bile arayıp, sizi ulaşmaya çalışacaklar. Kimi insanlar duygusaldır, bunu içselleştirir. Baskıyı kaldıramaz, aile düzeni bozulur boşanmalar başlar. Kendince otoriter bir ebeveyniniz varsa onlar da elini eteğini çeker, zaten akrabalarınız daha işin başında kirişi kırmıştır.

Bazı bazı gözü pek hanımlarda çıkabilir, belki komedilerde bile işlenmiştir. Bankadan ararlar, eşini sorarlar, eşine artık gına gelmiştir “Bak, kocamı bir daha rahatsız ederseniz….” gerisi önemli değil, muhtemelen doğaçlama yapmıştır. Ama çelimsiz bir kadının, zebella bir kuruma kafa tutması takdir edilecek bir davranış. Bazı kendini aşmış kişiler de yok değildir. Bankanın onu araması yerine, o bankayı arar. Borcunu ödeyemeyeceğin, ne yapması gerektiğini, bunun bir kolayının olup olmadığını sorar. Olayı abartır biraz istihza yapar.

Kredi kartından dolayı işyerine maaş haciz yazısı gelmiş işçi ona bakıyor. Elini başının arasına almış üzüntülü şekilde düşünüyor
Kredi Kartı Borcunda İlk Yapılan Maaş Haczi

Sağlam Bir Aile Yapısı Ve Dayanışma İle Zorlukları Aşabilirsiniz


Aile birlikteliğiniz, iyi bir iletişiminiz varsa, aile derken eş, çocuk yoksa akrabalar, uzun soluklu koşuya başlamadan koşuyu bitirmişlerdir. Çünkü aracı kurumlar size ulaşamadığı için onları da tazyik etmektedir. Çareyi sizden ve ailenizden uzaklaşmakta bulurlar. Bu tazyikin bir gün, bir ay veya bir yıl olacağını sanmayın, bitmeyecektir. O yüzden sinir sisteminizin çelik gibi sağlam olması gerekiyor. Ama kesin bir çözümü var ki deyip burada bırakalım.

Garip bir uygulamadır ki borcunu zaten ödeyemeyen bir kimseye tazyik yapılmasıdır. Diyorlar ki; bir lirayı veremedin, on lira ver. Üzücü ve istenmeyen bir durum ama hayatın gerçeklerinden de kaçamazsınız. Eğer bu girdaba girdiyseniz gayet rahat olun. Gerekirse işverenle konuşup maaşınızdan kesinti yapılmasını ama çalışmaya ihtiyacınız olduğunu açıklayın. Çözümü bizi yönetenlerden veya bankalardan beklemeyin. Bu girdabın çözümü yoktur, bu olumsuz durumla yüzleşip bununla yaşamayı öğrenmelisiniz.

Gelişmiş Avrupa ülkelerinin bazılarında firmalar gibi şahıslar da iflasını verip borcundan kurutulabiliyor. Yani firma olmayan vatandaşta iflasını isteyebiliyor. İflas nasıl isteniyor ve bu uygulama nasıl oluyor diyorsanız izah edelim. Kişi iflasını mahkeme kanalıyla istiyor. Gerekli incelemeler sonucu beyanınız doğru ise iflas talebiniz kabul ediliyor. İncil’e el basarak para ve para değerinde kapitalinizin olmadığını ve olursa borcunuzu ödeyeceğinizi beyan ediyorsunuz. Mahkeme, iflasını isteyen kişinin beş yıl boyunca kredi kartı, kredi, çek ve senet gibi araçları kullanmasını yasaklıyor. Beş yılın sonunda temiz bir sayfa ile mutlu bir insan olarak hayata yeni doğmuş gibi başlıyorsunuz. İnsanların saygı duyacağı bir uygulamadır.

İcra Dosyası Nasıl Kapanır

İcra dosyası iki şekilde kapanır. Ya adınıza açılan icra dosyasındaki borcun tamamını ödersiniz, ya da alacaklı alacağından vaz geçer. Elbette imkanı bulunan kimsenin icra borcunu ödeyerek kapatması en güzelidir. Ancak imkanı bulunmayan bir kimsenin bunu yapmasını beklemek de komiklik olur.

İcra dosyasının durumunu UYAP sistemi üzerinden takip edebiliyoruz.
İcra Dosyası Takibi

İcra dosyası aktif tutulduğu sürece kapanmıyor. Ancak şöyle bir incelik var. İcra dosyasının haciz işlemiyle canlandırılması gerekiyor. Eğer icra dosyası 10 (On) yıl süreyle atıl tutulursa zaman aşımına uğruyor. Yani alacaklının arada bir borçlu için haciz işlemi yaptırması gerekiyor. Aksi durumda 10 yıl sonra borç kendiliğinden zaman aşımına uğrayıp değersiz hale geliyor. Bu nedenle banka veya alacaklılar zaman zaman dosyayı canlandırıyor. Bu olduğu sürece de dosya kapanmıyor. UYAP sistemi üzerinden E Devlet şifresiyle giriş yaparak icra dosyasının durumunu takip edebiliyorsunuz.

Aradan on sene geçtiği halde hâlâ “Alo, … beyle görüşmek istemiştik” Bankalar bunu her gün, günde bir kaç defa usanmadan yaparlar. Ta ki “O vefat etti” sözünü duyana kadar. Gerçi bazı pişkinler utanmadan “Defin kağıdını fakslar mısınız” da diyorlar. Halbuki vefat bile çözüm değildir. Vefat durumunda varislerinin mirasını reddetmesi gerekiyor. Aksi durumda borç kaç yıllık olursa olsun silinmeden varislere devroluyor. Siz idareci olsaydınız zorda kalmış halkınızın bu veya benzer derdine çözüm bulur muydunuz?