Blog

Kudüs Hakkında Farklı Bilgi, Farklı Görüş

Kudüs hakkında hepimizin; az veya çok bilgisi vardır. Kudüs Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerin kutsal saydığı mübarek bir yerdir. İsmi zikredildiğinde, sevgiyle beraber, içimizi tarifsiz bir hüzün de kaplar. Gönül şehri Kudüs için, kimileri sesini yükseltir, kimileri de seccadede Kudüs için ağlar. Ancak o güzel beldeye gitmemek, görmemek, o kutsal yerde secdeye kapanıp namaz kılamamak, müminler için büyük bir eksikliktir. Hıristiyan ve Yahudilerin Kudüs’ü ziyaretleri Müslümanlara göre oldukça fazladır. Oysa hepimiz için Kudüs kutsal bir beldedir. Kudüs’ü ziyaret eden Müslümanların sayısı, Hıristiyan ve Yahudilerin ancak %20’i kadardır.

bilgi
Kubbetü’s-Sahra Yapısı

Peygamber efendimizin mübarek Hadis-i Şerifi vardır. Üç şehrin ziyaret edilmesini tavsiye buyuruyor. Peygamber efendimizin tavsiyesi bizim için elbette emirdir. Bu mübarek yerleri Peygamber efendimiz şu şekilde sıralamıştır Resûl-i Ekrem Efendimiz.

  • Mekke-i Mükerreme
  • Medine-i Münevvere
  • Kudüs-ü Şerif

özellikle emrinin sonunda, Kudüs’ü ziyaret edemeyenlerin buralara zeytinyağı göndermesini emir buyurmuştur. Eskiden bu mübarek beldeyi ziyarete gelemeyen Müslümanlar Zeytinyağı gönderiyordu. Bu yüzden yapının içine büyük bir zeytinyağı deposu yapıldı. Hediye olarak gelen zeytinyağı burada depolanıyordu. O dönemde aydınlatma kandille sağlandığı için gelen zeytinyağı da aydınlatmada kullanılıyordu.

bilgi
Zeytinyağı Haznesi

Kudüs Seyahati ve Hüzne Dalmak, Maneviyat Diyarı Güzel Belde

Yeşilköy havalimanında Kudüs ziyaretçileri bekleme salonunda toplandık. Her ne kadar umre ziyareti kadar olmasa da, gideceğimiz belde de mübarek beldeydi. Daha öncede yurt dışına gitmiştim, ancak bu yolculuk farklıydı; çünkü bu manevi bir yolculuktu.

Öncelikle dikkatimizi çeken, pasaporta yapışması gereken vizenin, pasaporta yapıştırılmaması oldu. Vizenin kağıt olarak haricen verilmesi dikkat çekiciydi. Sebebini öğrendiğimde tebessüm etmeden duramadım. Zira pasaportlarda İsrail vizesi ve mührü olduğunda Arap ülkelerine giriş yapılamıyor. Bu yüzden, İsrail devleti, ülkeye gelen turistlerin pasaportunu, giriş ve çıkışta damgalamıyor. Arap ülkeleri bu tavırlarıyla, İsrail devletinin Filistin halkına yaptığı baskıyı protesto ediyor.

Yeşilköy Havaalanında, İsrail’e gidecek yolcular için özel bir bölüm tahsis edilmiş. Ayrılan bölüm geniş değil ama oldukça kalabalıktır. İsrail’in güvenliği nedeniyle, Filistin devletine gidecek turistlerin valiz ve çantaları didik didik aranıyordu. Ancak bu arama gelişi güzel usulen değil de oldukça ciddiydi. Valizdeki eşyaların tamamı çıkartılıp, elden geçiriliyor. Bunun yanında, havaalanına girişte ayakkabı çıkarıldığı halde burada da ayakkabılar tekrar çıkartılıyor. Hatta çoraplarında çıkarılması isteniyor. Valiz ve diğer arama işlemleri çok yavaş yapılıyor. Yapılan muamele, armanın yanında insanlarda bıkkınlık vermeye yönelikti.

Aranma hengâmesini atlatıp, kontrol noktasını geçenler, derinden bir “Oh!” Çekiyordu. Her şeye rağmen beklerken canınız sıkılmadan etrafı seyredebilirsiniz. Zira çevrenizde değişik insan manzaraları var. Buradakileri ancak filmlerde görebilirsiniz. Genç, ihtiyar bir birine benzeyen insanlar var. Şakaklarından sarkan lüle saçlı erkekler koleje giden tek tip kılıktalar. Hepsinde fötr şapka ve smokine benzeyen siyah giysiler var. Ne ilginçtir ki erkeklerin tamamına yakını gür sakallı aynı zamanda da oldukça bakımlılar. Ne de olsa kendi inanışlarına göre Hacca gidiyorlar. Ömrü hayatımda filimler dahil o şekilde bir manzara görmedim. Yahudi yolculardan bazıları camın dibinde Kudüs cihetine dönmüş, ayakta sallana, sallana bir şeyler okuyor. Kimileri ise öbek öbek grup oluşturmuş, hararetle hararetli konuşuyor.

Uçak Hareket Ediyor, Kutsal Beldeye Sevdamız Artıyor

Uçak havalandıktan bir süre sonra önce içecek ikramı yapılıyor. İçecek ikramından sonra, yemek servisine başlanıyor. Elbette Müslüman olarak her ikram edilen yemeği yiyemiyoruz. Özellikle et ve içinde et bulunan yemeği zaten yemiyoruz. Bunun yerine yanımızda getirdiğimiz yiyeceklerle iktifa ediyoruz.

Eti yememek için illaki hınzır eti olmasına gerek yoktur. İslami usule göre kesilmeyen etin de yenmesi şer’ an caiz değildir. Kesim şekli ve kimin kestiği belli olmayan hayvan Müslümanlar açısından dinen şüphelidir. Bu yüzden şüpheli gıdadan uzak durmak Müslümanın vazifesidir.

Bu minvalde bir araştırma yazısında okumuştum, hayvan kesiminde kullanılan bıçakta önemlidir. Zira helal olmayan bir hayvanın kesiminde kullanılan bıçakla, helal bir kesim yapmakta da tehlikelidir. Hayvan kesilirken kullanılan bıçağın moleküllerine bulaşan kesilen hayvanın DNA’sı, bıçağın yıkanmasıyla dahi temizlenemiyor. Aynı bıçakla başka hayvan kesildiğinde, bıçaktaki DNA’da kesilen hayvana da sirayet ediyor. Her ne kadar bazı alimler bıçağın yıkanmasını yeterli görse de, bıçağın yıkanıp yıkanmadığını bilemeyeceğimiz için etten uzak duruyoruz.

İsrail devletinin siyasi ve maddi gücünün olduğunu hepimiz biliyoruz. Yüzlerce yıl devletten yoksun oldukları için, sürekli ticaretle uğraşmış ve zengin olmuşlardır. İsrail devleti, maddi ve siyasi gücünü kullanarak, uçaklarda dağıtılan yemeklerin, kendi inanışlarına göre helal, yani koşar sertifikalı olmasını sağlıyor. İsrailli vatandaşlar, etlerin Koşar sertifikalı olması için hayvanların kendi usullerine göre kesilmesini sağlıyorlar. Bu nedenle yaşadıkları ülkelerde, haftanın belli günlerinde mezbahane onlara tahsis ediliyor. İsrailli vatandaşlar da dinlerine göre hayvanlarını kesiyor.

bilgi
El Ahram Şehri

Kısa süren yolculuktan sonra Filistin havaalanına varıyoruz. Havaalanının çok modern görüntüsü yok. Pasaport kontrol işlemleri nedensiz şekilde bıktıracak kadar yavaş yapılıyor. İsrail yönetimi Müslüman ziyaretçileri oyalayarak onlara bu şekilde psikolojik baskı yapıyor.

Havaalanında oldukça oyalandık, ihtiyaca binaen tuvalet ihtiyacımız hasıl oluyor. Rehberimiz, elindeki pet şişeyi göstererek, onsuz tuvalete gitmememiz gerektiğini ima ediyor. Tuvaletlerin tamamı klozet ve hiç birinde taharet için musluk yok. Bunun yanında temizlenmek için haricen su da yok. Sonuçta Müslümanlarında yaşadığı bir ülkedeyiz. Oysa ki Müslüman turistlerin de düşünülerek tuvaletlerde suyun bulunması gerekirdi. Böyle yapmaları onlar için daha doğru ve medeni bir davranış olurdu.

Uçağa binmeden önce, Hacca giden Yahudi vatandaşların giysi ve beden temizliği dikkat çekiyordu. Ancak burada, tuvaletlerinde suyun dahi olmaması nasıl temiz olduklarını sorgulattı. Havaalanında Filistinli yaşlı amcamız bizi karşıladı. İşlemlerimizi güç bela tamamlayarak otobüsle otelimizi hareket ettik.

Kutsal Belde Kudüs’e Yakın Mesafede Konaklıyoruz

Yolculuğumuz esnasında, havaalanında beklerken ufak bir kargaşaya şahit olduk. Rehberimiz, olayı otobüsle otele intikal ederken kısaca izah etti. Müteahhitlerin Filistinli vatandaşları inşaat işinde çalıştırması yasak. Elbette Filistinlilere bir nevi ambargo uygulanıyor. Ancak inşaat ve şantiye işinde çalışacak çok fazla işçiye ihtiyaç vardır. İsrail dışından işçinin getirilmesi de müteahhit için pahalıya mal oluyor. Bu yüzden, buraları kaçak işçilerin mekanı oluyor. Turizm firmasıyla turist olarak gelen kaçak işçi, usul bildiği için havaalanında giriş işlemini yaptırıp, ortadan kayboluyor. Daha önceden, çalışacağı işi ayarladığı için işvereni kaçak işçiyi oradan aldırıyor. Üstelik kalifiye olmayan bir işçi dahi (2017 yılı) 15 ve 20 bin TL arası maaş alabiliyor. Ancak İsrail polisi, kafileden kaçan turistin olduğunu tespit ederse, ilgili turizm firmasına 50 bin USD ceza kesiyor.

bilgi
Kubbetü’s-Saharaya Gidiş

Kaldığımız otel Filistinli bir Müslümana ait. Ne yazık ki iki, sadece iki otel Müslümana ait, diğerleri İsrail vatandaşına aittir. İçki satılmayan ve kullanılmayan tek otel olduğu için burada konaklıyoruz. Aynı zamanda alaturka tuvaleti olmasa da tuvaletinde suyu bulunan tek otel de burasıdır. Otele vardığımızda sabah ezanı okunmak üzereydi. Eşyalarımızı aceleyle otele bırakıp 15 dakikalık uzaklıkta bulunan Kıble Mescidine gitmek için otelden çıkıyoruz. Yolumuz tarihi surun içinden geçiyor. Surun içine girdiğimizde üzerimize hüzün de çöküyor. Sokaklar, eski Tahtakale sokakları gibidir. Arnavut kaldırımı taşlarını andıran yol, hatıra yüklüdür. Sağ tarafta sur, sol tarafta eski evler, çok dar olmasa da iki tarafı kapalı rampadan aşağıya doğru iniyoruz. Evler ve yollar bakımsız, zira buradaki evlerin tamirine İsrail yönetimi izin vermiyor. Labirent gibi yollardan geçerek, karanlıkta zorlukla Mescid-i Aksa bölgesine giriş yapıyoruz. Her taraf buram buram tarih kokuyor. Aceleyle sabah namazı için cemaate yetişip, sabah namazını huzur içinde kılıyoruz. Kısa bir ziyaretten sonra kahvaltı için tekrar otelimize dönüyoruz.

Kıyamet Kilisesi ve Yaşanan Hadiseler

bilgi
Kıyamet Kilisesi Hatırası

Hz. Ömer efendimizin halifeliği döneminde Kudüs muhasara ediliyor ve alınıyor. Fakat bütün ısrarlara rağmen şehrin anahtarlarını papaz, Müslüman komutana teslim etmiyor. Her ne kadar şehrin anahtarlarının zorla alınması mümkün ise de, İslami prensip gereği Papazın talepleri soruluyor. Anahtarlar papazdadır, o ise halife hazretlerinin buraya gelmesi şartını koşuyor. Bu nedenle, papazın isteği halife Hz. Ömer efendimize iletiliyor.

Hz. Ömer (r.a.) Bir mihmandarı, daha doğrusu hizmetkarı ile binek hayvana sırayla binerek Kudüs’e geliyorlar. Kudüs önlerine geldiklerinde hayvana binme sırası Hz. Ömer efendimizin hizmetkarına geliyor. Halife hazretleri binekten iniyor. Hizmetkarının bütün ısrarına rağmen halife hazretleri onu dinlemiyor. Deveye binme sırası gelen hizmetkarı deveye bindiriyor. Kendisi de devenin yularına tutarak Kudüs’e giriyor. Papazla Hz. Ömer efendimiz arasında uzun bir diyalog ve değişik hadiseler yaşanır. Sonrasında papaz; şehrin anahtarlarını halife hazretlerine teslim ediyor. Namaz vakti geldiği için Hz. Ömer efendimiz namaza hazırlanıyor. Papaz, Hz. Ömer efendimize kilisede namazını kılmasının uygun olacağını söylemesine rağmen Hz. Ömer bunu kabul etmiyor. Zira Hz. Ömer efendimize hürmeten, namaz kıldığı yerin sonradan Müslümanlar tarafından mescide çevrilebileceğini beyan ediyor. Bu nedenle Kilisenin yüz metre ilerisindeki boş alanda öğle namazını kılıyor.

Dünyada ilk insan hakları evrensel beyannamesi Peygamber Efendimizin VEDA Hutbesidir. Sonraki ise Hz. Ömer Efendimizin Kudüs şehrinde verdiği şu emirdir. Fidye verdikleri sürece kilise ve gayrimüslimlerin can ve mal güvenlikleri teminat altındadır. Yıllar sonra Hz. Ömer efendimizin kilisenin karşısında namaz kıldığı yere Hz. Ömer Camii yapılıyor. Ayrıca caminin duvarında Hz. Ömer efendimizin o zamanki ibret dolu sözleri duvarda; ziyaretçisinin bekliyor.

Kıyamet Kilisesinin Hikayesine Görerek Şahit Olduk

Kilisenin özelliği Hz. İsa (A.S.) çarmıha gerilip, vefatından sonra kiliseye getirilip, bir süre orada bekletilmesidir. Hz. İsa (A.S.) yatırıldığına inanılan yer bellidir. Kiliseye ziyarete gelen Hıristiyanlar, bedenin yatırıldığına inanılan yeri kutsal sayıyor. Elindeki bezi oralara sürerek, yüzlerine, bedenlerine sürtüyorlar. Bununla birlikte bazıları ise, bakımsızlıktan nâhoş durumda bulunan yerdeki taşları yalıyor, yüzlerini sürüp ağlıyor. Hıristiyan mezheplerinin anlaşamamasından dolayı kilise harap durumdadır, bakımsız ve çok kirlidir. Buna rağmen, kilisenin muhtelif yerlerinde ayin yapılıyor. Kasvetli bir ortam, bu yüzden fazla duramadan çıkıyoruz.

bilgi
Kubbetü’s-Sahra Mescidinin Alt Kısmı

Kiliseye baktığımızda, dışında ortasına doğru balkonu andıran boşluktaki camın dibinde tahtadan merdiveni görüyoruz. Rehberimiz merdivenin 165 yıllık hikayesini anlatıyor.

Kudüs, şanlı ceddimiz Osmanlı devletinin yönetimindedir. Kilise belli parçalara ayrılarak temizlik ve diğer ihtiyaçları için Ortodoks, Katolik vs. gibi mezheplere paylaştırılıyor. Her mezhep kendi bölümünde temizlik yapabiliyor, başkasının bölümüne kesinlikle el süremiyor. Kilisenin bahçe girişinde üç dört basamaklı merdiven bulunuyor. Merdivenlerin basamağı zamanla kullanılmaktan erimiş, neredeyse zeminle bir hizaya gelmiştir. Oysa ki merdiven temizliği ile merdivenin bitimindeki alanın temizliği farklı mezheptedir. Zamanla silinip, eriyen merdiven, zeminle düz hale gelince, iki mezhepte o alanın kendi bölgesinde olduğunu iddia ediyor. İki grup tartışmaya başlıyor. Ufaktan başlayan tartışma kan gövdeyi götürecek kadar kavgaya dönüyor. Kavga eden iki grubunda bir birine tahammülü yoktur.

Hadise büyüyünce, olay Osmanlı padişahına iletiliyor. Padişahın fermanı Kudüs’e ulaşıyor ve ferman oldukça nettir. Herkes elinde ne iş varsa, yeni bir ferman gelene kadar elindeki işi bırakacaktır. Kilisenin anahtarı Kudüslü Müslümana emanet ediliyor. Böylelikle, padişah fermanı üzerine cam silmek için konan tahta merdivene orda kalır. Her şeye rağmen o bölgenin temizliğini yapan grup, merdiveni içeri almak istese de, diğer guruplar buna şiddetle karşı çıkar. Bu nedenle tahta Merdiven hâlâ orada, yeni bir Padişah fermanı bekliyor.

Mescid-i Aksa Nasıl Bir Yerdir, Özelliği Nedir

bilgi
Miraç Hadisesinin Başladığı Yer

Kudüs, peygamberler şehridir. Bunun yanında, Müslümanların ilk kıblesi ve Hz. Peygamber efendimizin miraç mucizesini gösterdiği yerdir. Her ne kadar Kubbetü’s-Sahra, Mescid-i Aksa gibi algılansa da, o şekilde değildir. Mescid-i Aksa, 144 dönümlük alanın tamamının adıdır. Ayrıca peygamber efendimizin Miraca çıktığı yeri simgeleyen taş, havada durmuyor. Bilakis yerde sabittir. Peygamberimiz, Hz. Cibril (A.S.) ile Miraca çıkacağında ayak bastığı taşta, Peygamberimizle miraca çıkmak için yerinden kopar ve bir miktar havalanır. Ancak taşa izin yoktur. Emir gereği taş, eski yerine iner, Alemlerin efendisinin “Dur!” emirine uymuş ve duran taş unvanını kazanmıştır.


Miraca çıkarken Üzerine bastıkları kaya yerinden kopup, Miraca çıkmak isteyince Cibril-i Emin, kanadı ile kayaya vurur. Bundan dolayı, kaya bir kısmı parçalanmış olarak yerine inmiştir. Bu kayanın ismi Muallak, yani asılı manasına geliyor. Havaya kalkıp, yeri indiği için bu ismi almasına karşılık, gelgelelim bazıları havada asılı olduğu gibi yanlış kanaate sahiptir.


bilgi
Peygamber Efendimizin Namaz Kıldığı Yer

Duran taşın altında ufak bir mağara vardır. Mağara buram buram maneviyat kokuyor. Ayrıca ilk mihrap burada yapılmıştır. Peygamber efendimiz bazı peygamberlere burada namaz kıldırmıştır. Aynı zamanda mağaranın tavanı fazla yüksek de değildir. Peygamberimiz ayağa kalktığında mübarek başı tavana değmemesi için, mağaranın tavanı baş şeklinde içeri çekilmiştir. Huzurlu bir ortamda namazla, ibadetle zamanımızı burada geçiriyoruz. Ayrılmak zor da olsa, başkalarına yer açmak için mecburen oradan çıkıyoruz. Şanlı ceddimizin bir çoğu buralara eseri yaptırmış. Demek ki mukaddesata hürmeti eserleriyle göstererek, sevgilerini bu güne kadar yaşatmışlar.


Mescid-i Aksa Çevresinden Hatıralar

bilgi

Mescid-i Aksa alanında Emevi, Memlüklü, Selçuklu ve Osmanlı devletinin eserleri iç içedir. Hepsinin ortak özelliği mukaddesata saygı, Peygamber Efendimize hürmettir. Eser yapılırken Mescid-i Aksa camisinin ve Kubbetü’s-Sahra Mescidinin önünün kapanmaması, ana temadır. Eserlerin yapımında özellikle dikkat edilmiş, hürmetsizlik yapılmamıştır. Toprak seviyesinin altında yapılan eserler, günümüze kadar gelmiş ve hâlâ Müslümanlara hizmet ediyor.


bilgi
Mermi İzleri

Güçlülerin, para ve siyasi gücü bulunanların ahkam kestiği bir devirdeyiz. Siz her ne kadar saygı ve hürmet gösterseniz de, karşı tarafın eline güç geçtiğinde aslına rücu ediyor. Bu kural çerçevesinde Mescid-i Aksa bölgesinde zaman zaman tatsız hadiseler yaşanıyor. Oldubittiyle hadiselerin üstü kapatılıyor. Tarihi kıymeti bulunan minberin yakılmasından tutunda, Kıble Mescidinin duvarının delik deşik edilmesine kadar bir çok çirkin hadise yaşanmıştır. Ancak dimdik ayakta duran Filistin halkı, her türlü sıkıntı ve ezaya göğüs gererek sabretmiştir, hâlâ da sabrediyor. İsrailli askerler Müslümanlar namaz kılarken baskın yapıyorlar. Kıble Mescidini İsrailli askerler otomatik silahlarla tarıyor bir çok Müslüman şehit oluyor ve mescidin duvarları mermilerle delik deşik oluyor. Hz. Ömer Efendimiz ileride kiliseye zarar gelmemesi için kilisede namaz dahi kılmamıştır. Buna karşılık İsrailli askerler Hz. Allah (C.C.) evinde namaz kılan savunmasız insanlara kurşun sıkıyor.


Tarih Üzerine Tarihin Yaşadığı Tek Bölgedir, Kudüs

bilgi
Hz.İsa (A.S) Zamanın Taşı

Tarihin derinliklerinden gelen tarihi eseri, daha doğrusu kaldırım taşını görüyoruz. Yoldaki diğer taşlardan ayrı bir görüntüsü var. Hz. İsa (A.S) efendimizin manevi havası çökmüş üzerine. Oysa ki bu kaldırım taşı iki bin yıllıktır. Buna benzer bir kaç hatıra taş daha vardır. Etrafı diğer taşlardan temizlenerek görünür şekle getirilmiş ziyaretçilerinin hüzünlü bakışı içinde bizlere tarih anlatıyor. Sonuç olarak buraları, tarih görmek isteyenler için adeta açık hava müzesidir.


Zeytin Dağına gidiyoruz. Aynı zamanda kitaplardan okuyup, kıssalarını dinlediğimiz Rabiatü’l Adeviyye hazretlerinin evine gidiyoruz. Buranın maneviyat yüklü bir havası var, burada da içimize maneviyatı çekip, tarihi yaşıyoruz. Son olarak yakın cihetteki yerleri de ziyaret ederek, yolumuza devam ediyoruz.

Filistinli Toprağını Satmadı, Hesabı Var, Vebali Var

Kutsal mekanların ziyareti hüzünlü ve hızlı şekilde devam ediyor. Gördüğümüz güzelliklere alışmaya çalışıyoruz. Ne var ki rehberimiz herkesin otobüsün sol taraftaki cama bakmasını istiyor. Biraz sonra villa tipi bir evin önünden geçiyoruz. Bahçesinde göndere çekilmiş, üzerinde peygamber mührü bulunan İsrail bayrağı var.

bilgi
Satılan Tek Filistinli Evi

Zeytin Dağı bölgesindeki yerleşim alanı, Filistin yönetimindedir. Rehberimizin ısrarla camdan bakmamızı istemesinin sebebi de bayrağı göstermek istemesidir. Bayrağın dalgalandığı ev önceden Filistinli Müslümana aitmiş. İsrailli vatandaşa satılmış. Ancak hikayesi dahi kan donduracak şekildedir. Bu bölgedeki tek İsrailli kişi, özellikle zafer abidesi gibi bayrağı dalgalandırıyor. Evin sahibi Filistinli Müslüman, El Ahram şehrine taşınacaktır. Emlakçılık yaptığı ortağına evini satması için emanet bırakır ve El Ahram şehrine yola çıkar. Bununla beraber evin İsrailliye satılması yasaktır. İsrailli ortağı, kendine bırakılan emanet evi zaman kaybetmeden İsrailli vatandaşa anında satar. Bu haber duyulur ve hızlı şekilde bütün Filistin’e yayılır. Evin sahibi daha El Ahram’ a varmadan, oranın ahalisi evin satılma hadisesini duymuştur ve şehrin girişinde toplanır. Bundan dolayı, evi İsrailli vatandaşa satılan Filistinli şehrin girişinde taşlanarak öldürülür. Zira bu evin satılma hadisesi usulsüz de olsa kara bir leke olmuştur. Bunun dışında hiç bir Filistinli evini İsrailliye satmamıştır. Alınan evler, ancak gaspla yada modern gaspla alınıyor.

Mescid-a Aksa’nın yönetim sözde İsrail hükümetinde değil de BM’ dedir. Ancak yönetim fiilen İsrail hükümetindedir, emlak vergileri çok yüksektir. Ne var ki borcunu ödeyemeyen Filistinlinin evine el konuyor. Hayat pahalı ve Filistinlinin her işte çalışması yasaktır. Ev ahalisinin, geçinebilmesi için ekseriyetinin çalışması gerekiyor. Zaman zaman, evin yetişkin erkeklerini, daha açık ifade ile, eli iş tutan, yetişkin gençler ve aile reisleri sudan bahanelerle hapse atılıyor. Böylece psikolojik baskı ve yıldırma politikası uygulanmış oluyor. O yüzden bir Müslüman olarak oralara gidip, hem tarih yaşamalı, hem de Filistinli Müslümanlara maddi destek olmalıyız.

Din Evrenseldir, Ancak Yahudilik Bunun Dışında Kalmıştır

Dünya üzerindeki bütün dinler evrenseldir. Hangi milletten olursan ol, istediğin dini seçip, ona göre yaşayabilirsin. Ancak İsrail ırkı ile Yahudilik birbiri içine dahil olmuştur. Şöyle ki, her hangi ırktan biri, Yahudi dinini seçemiyor. Zira ancak İsrail ırkından gelen biri Yahudi dinini seçebiliyor. Bu iki terim o kadar özdeşleşmiştir ki, İsrailli denildiğinde Yahudi, Yahudi denildiğinde ise İsrailli olduğu anlamı çıkıyor.

Yahudi inanışına göre, kıyamet koptuğunda, Sırat Köprüsü, Kudüs’te kurulacak, köprünün kurulacağı yerin bir ayağı Secde Mescidi tarafında diğer ayağı da tam karşısında olacaktır. İnanışa göre, Sırat Köprüsünün ayağının olacağı yere Yahudi mezarlığı yapılmıştır. Hali hazırda binlerce boş lahit var. Ayrıca mezar yerleri de herkesin alabileceği fiyatta değildir. Köprünün ayağına en yakın yerin fiyatı 1 milyon dolardır. Mesafe uzaklaştıkça, mezarın fiyatı da düşüyor. Ama bu tutar 50 bin doların altına da inmiyor. Kısa bir hikayesi de vardır. Kıyametten sonra insanlar tekrar dirildiğinde, Yahudiler mezarından çıkarak hemen sıratı geçecekler. Cennete girerek, Cennetin kapasını kapatarak başkalarının Cennete girmesini engelleyecekler. Bu nedenden dolayı mezarlarını, Sırat Köprüsünün ayağına yakın yere yapıyorlar.

El-Halil Şehri, Peygamberler Diyarı, Benzersiz Bir Tarih Diyarı

Rehber eşliğinde El-Halil şehrine, daha doğrusu, şehri mübarek kılan Halilürrahman Camiini ziyaret için yola çıkıyoruz. El-Halil şehrine giderken gördüklerimiz, duyduklarımız ve yaşadıklarımız farklıydı. Aynı zamanda hüzün, sevinç ve kızgınlık, duygunun her türünü yaşıyoruz. Şehre gidişte birkaç kontrol noktasında durduruluyoruz. Manasız şekilde, boş boş bekletiliyoruz, bu şekilde sıkıntılar başlamış oluyor. Ancak Müslümana hemen pes etmek yakışmaz. Yakışanı ise alması gerekeni, yani hakkını almasını bilmesidir. Ayrıca yol boyunca görüş açışı bulunan yerlerde, insansız, uzaktan kumandalı silahlar var. Buna teknoloji mi desek, korkaklık mı desek bilemiyorum. Üstelik evlerini hep yüksek yerlere yapmışlar, buralar deniz seviyesinin altında kaldığı için İsrailli vatandaşların can korkusu var. Oysa Filistinli Müslüman Rabbine teslim olmuştur.

El Halil şehrine iki giriş var. Yolun biri daha düzgün ve kullanışlı. Ancak şehrin bu girişinde polis barikatı var. Patron(!) gir demedikçe bu yoldan şehre giremiyorsunuz. Çevremizde gördüğümüz Filistinli gençlerin ne yüzünde ne de hareketlerinde korku var. Çünkü asıl ev sahipleri kendileridir. Sebep belirtmeden, İsrail polisi kafilemizi şehre sokmuyor. Muhataplarımız bu konuda açıklama da yapmıyor, mecburen yolu uzatarak diğer yola yöneliyoruz. Maksadımız Halilürrahman Mescidine gitmek. Yarım saatlik yeni yolculuktan sonra şehre yakın mesafede araçtan inip şehrin girişine geliyoruz. Ancak, şehrin girişinde demirden, insan boyunu aşan turnikeler var. Etrafımızda korkusuz Filistinli çocuklar toplanıyor. Bizden önce girişi bekleyen polislere dikleniyorlar, “Açın kapıyı!”. İsrail polisi Filistinli gençlerin taşkınlığını görmemezlikten gelip, işlemleri ağırdan alıyor, önce pasaportları istiyor. Pasaportları topluyor, içlerine bakmadan biraz elinde tutuyor. Ve bir şey demeden bizleri pasaportları geri veriyor. Maksatları şevkimizi kırıp, psikolojik baskı oluşturmak. Bu arada Filistinli çocuklar ve gençlerde öbek öbek gruplaşıyor. Adam sende tavrıyla polisleri kâle almadan, bize mihmandarlık yapıyorlar.

Halilürrahman Camii ve Filistinlilerin Yaşadıkları Baskı

El Halil şehrinin ilk girişinden geçerek, şehrin içine giriyoruz. Şehrin girişi ile cami arasında kısa mesafe olmasına rağmen ayrıca cami girişine de bariyer koymuşlar. Lakin aynı senaryo, İsrail polisi pasaportları topluyor, amirine götürüyor. Amiri pasaportların içine bakmadan geri gönderiyor. Böylelikle cami girişinde biraz bekletilip, içeri alınıyoruz. Sonunda bir çok Peygamberin istirahatgahına ulaşıyoruz.

bilgi
Halilürrahman Camii

Halilürrahman Mescidi önceden tamamen Filistinli Müslümanların ibadet yeriydi. Fakat, 1994 yılında Yahudi vatandaş otomatik silahla namaz kılan Müslümanların üzerine ateş açıyor ve bir çok Müslümanı katlediyor. Bu hareketi bir meczubun yatığını açıklayan İsrail yönetimi, korunamadığı gerekçesiyle camiyi kapatıyor. Filistin toprağı sayılan Camiye, silah ve siyasi gücüyle haksız şekilde el koyuyor. Altı ay sonra cami tekrar ibadete açılıyor. Ancak bu arada yüz kadar İsrailli aileyi de İsrail yönetimi buralara yerleştiriyor. Bu ailelerin güvenliğini sağlamak için de aileden çok daha fazla polisi görevlendiriyor. Bununla da kalsa iyi dersiniz ama kendisinden bekleneni yapıyor. Kapanan cami açıldığında ne hazin ki üçte ikisi sinagog olmuştur.

Artık caminin her köşesi İsrail yönetiminin döşediğin sesli ve görüntülü güvenlik kameraları ile doludur. Ne yazık ki bir çok peygamber ve zevcelerinin mekanının yönetimi İsraillilerin elindedir. Kutsal kabirlerin anahtarları dahi sinagogdadır. Caminin minaresi de aynı şekilde sinagog tarafında kalmıştır. O yüzden kabirlerin bakımları düzenli yapılamıyor. Peygamber kabirleri toz toprak içinde içler acınası bir haldedir. Bununla beraber, minarenin ziyareti de yapılamıyor, sadece müezzin ezan okuyabiliyor. Aynı zamanda, Peygamber kabirleri, yerin 15 metre altında ve anahtarları sinagog yönetiminde. Hz. İbrahim, Hz İshak, Hz. Yakup, Hz. Yusuf Peygamber Efendilerimiz ve zevcelerinin kabirleri de buradadır.

Hz.İbrahim (A.S.)’mın kabri şeriflerinde duamızı ediyoruz. Rehberimiz, edepli bir şekilde köşede duran bir sancağı işaret ediyor. Osmanlı Devletinden kalan son iki orjinal sancaktan biri de buradadır. Tozludur, ancak kendini tekrar havaya kaldıracak Müslümanları bekler şekilde, sapasağlam ayakta duruyor.

Son Ziyaret Yerimize Az Kaldı, Kutsal Mekanları Özleyeceğiz

bilgi
Peygamer Kabri

Her şey aslına rücu eder. Her şeyden önce bu sözü kim demişse ne güzel demiştir. Son olarak Hz. İbrahim (A.S.) kabrini ziyaret edip, dua ediyoruz. Bununla birlikte, hemen bitişiği ise gasp edilip paravanla bölünmüş sinagogdur. Ziyaret esnasında kameralar, her daim, bizi izliyor. Biz hareket ettikçe kameralarda hareket ediyor. Huşu içinde duamızı ediyoruz. Birden yıkılırcasına etrafı gürültü kaplıyor. Hepimiz afallıyoruz, kutsal bir mekanda Peygamber kabirlerinin olduğu yerde, saygısızca yapılan gürültü hepimizi şaşırtıyor. Bu durumu rehberimiz açıklıyor. Özellikle, Müslümanlara huzursuzluk vermek için, sinagogdakiler bu kutsal mekanda kendilerini parçalarcasına tepinip, bağrışarak ses çıkarıyorlar. Maksatları ziyaretçilere korku verip, eziyet etmek.

Ziyaretimiz bitiyor, camiden çıkıyoruz. Etrafımızda Filistinli gençler. İş imkanları olmadığı için çoğu boşta. Gelen ziyaretçilerden destek bekliyor. Etrafta modern silahlı bir sürü robocop kıyafetli İsrail polisi var. Demir turnikelere geldiğimizde polisler ağırdan alıyor. Kapıya geç açmak için bahaneler üretiyor. Ancak cevval gençler korkmadan turnikeleri tekmeleyip, polislere bağırıyorlar. Polislerden ne karşılık, ne de bir tepki geliyor.

Dünyada Tek Yer, Arasan Bulamazsın, Bulursan Kaybetme

Dünyada, tek bulunan bir yerden geçiyoruz. Bu arada yolculuğa ara verip, Dünyanın sıfır noktasında resim çekiyoruz. Sadece biz hevesli değiliz. Neredeyse her geçen otobüs duruyor.

Burası El-Ahram şehrine gidiş yolu üzerindedir. Şehir, deniz seviyesinden 423 m altına kurulmuştur. Meşhur Filistin hurması burada yetişiyor. Aynı zamanda tarım alanı verimli ve düz bir alandır. Türkiye’nin tahıl ambarı Konya ilimiz mesabesindedir.

Diğer bir ziyaret yeri ise Lut Gölüdür. Turistlerin ziyaret edip yüzdükleri bir yer. Ancak sebep olduğu hadiseye istinaden ve zamanımızın da kısıtlı olması nedeniyle uzaktan görmekle yetiniyoruz.

bilgi
Lut Gölü Uzaktan Görünüş

Lut Gölü Filistin sınırlarındadır. Buna rağmen İsrail yönetimi her yıl, gölden çıkardığı çamuru dünya ülkelerine ihraç ediyor. Çıkarılan çamur ise kozmetik sanayinde hammaddedir. Bundan dolayı, kozmetik madde kullanımı sayesinde İsrail devleti ciddi kazanç sağlıyor. Gölün dibine şimdiye kadar ulaşılamadı. Sonuç olarak gölün derinliği belli değil. Birçok elektronik alet denenmesine rağmen, belli derinlikten sonra cihazlar bozuluyor. Gölün tuzluluk oranı çok yüksek.

Gölün, tuzluluk oranı yüksek olduğu için boğulma riski neredeyse imkansızdır. Kayıkla, bir kaç Türk vatandaşı gölde gezintiye çıkıyor. Sakin bir köşesinde, su yüzülebilir temizlikte olduğu için, kayıktan göle atlıyorlar. Bahtsız bedevi misali, yüzücülerden birinin hareketleri değişiyor. Boğulama figürlerine arkadaşları önce gülerler, sonra ise telaşla arkadaşını boğulmaktan kurtarırlar. Hadise, çölde, kutup ayısından sakınmak gibidir. Muhtemelen buna benzer bir hadise bir daha olmayacaktır.

Yafa Şehri, Son Ziyaret Yerimiz, Son Osmanlı Eseri

Seyahatimiz yavaş yavaş nihayete eriyor. Bunun yanında, Yafa’yı da ziyaret ediyoruz. Zira, eskiden Osmanlı beldesiydi. Osmanlı eserlerinin büyük çoğunluğu yok edilmiş, ancak bir kaç tarihi eseri ayakta kalabilmiştir. Aksi halde gelinmesi uygun olmayan bir manzara arz ediyor. Yönetimi İsrail devletinde ve İsrailli sosyetesinin yaşadığı tatil mekanıdır. Uzun bir sahili, kumsal ve plajları var.

Yafa şehrinde Osmanlı’nın izleri neredeyse silinmiştir. Ancak, birkaç tarihi eser dururken, bunların dışında pek bir şey kalmamış. Bu güzel camide namazımızı cemaatle kılıyoruz. Cami imamı, Filistinli bir Müslümandır. Namaz vakti geldiği için, cemaat tarihi camide toplanmış. Bizim grubu, camide gören imam, yanımıza gelerek iletişim kuruyor. Namazı, bizlerden birinin kıldırmasını rica ediyor. Türk imam eşliğinde, Filistinli cemaatle huşû ile namazımızı eda ediyoruz.

Yemek konusunda fazla şansımız olmuyor. İsrail yönetiminde olduğu için yiyecekleri helallik yönünden bize uymuyor. Rehberimiz önceden Yafa’ ya geldiği için yiyeceğimizi nereden alabileceğimizi söylüyor. Biz yemeklerimizi, büfe tarzı bir yerden alıyoruz. İşletmecisi İsrailli olsa da, çalışanlar tamamen Filistinli Müslüman. Kaşarlı pide ve ayranla iktifa ediyoruz.

Çok okuyan değil, çok gezen bilir. Buradaki bilmek zannedersem olayın içinde olup, ânı yaşamaktır. Bulunduğun yerin gerek havasından, gerekse insanından etkilenmektir. Ancak, şu da bir gerçek ki, bir Müslüman ülkeye gidildiğinde bir çok konuda aynı hassasiyet var. Yemeklerin helal olması, tuvaletlerde taharetin suyla yapılması, oturulan yerde ayakkabı çıkarılması. Muhteşem bir birliktelik, olmazsa olmazlardandır. Siz de Filistin’e gidip o manevi havayı yaşamak ve yaşatmak ister misiniz?